Created by potrace 1.14, written by Peter Selinger 2001-2017

Phantom’un müzikteki cesur yüzyılı

Rolls-Royce ile popüler müzik arasındaki bağ, neredeyse müzik kayıt endüstrisinin tarihi kadar eskidir.

Phantom’un müzikteki cesur yüzyılı
Yayınlama: 22.08.2025
0
A+
A-

Rolls-Royce ile popüler müzik arasındaki bağ, neredeyse müzik kayıt endüstrisinin tarihi kadar eskidir. John Lennon, Elvis Presley ve Pharrell Williams gibi efsaneler Phantom’un hikayesine dahil olmadan önce, Duke Ellington, Fred Astaire, Count Basie, Ravi Shankar, Edith Piaf ve Sam Cooke gibi sanatçılar Rolls-Royce ile seyahat ediyor, markayı başarı ve sanatın en güçlü sembolü olarak görüyordu. “Müzik imparatoru” tanımıyla özdeşleşen Brian Epstein, Berry Gordy ve Ahmet Ertegun da markanın en dikkat çekici sahiplerinden oldular. 

Her türden, her coğrafyadan ve her kuşaktan sanatçılar için Rolls-Royce, yaratıcı dehanın zirvesi ve kişisel ifadenin tuvali olmayı sürdürüyor. 

Markanın zirvesi olan Phantom, tüm modeller arasında müzik dünyasıyla en çok özdeşleşen Rolls-Royce oldu. Sekiz nesil ve 100 yıl boyunca bu sıra dışı araç, müzik tarihinin en yaratıcı ve etkili isimleri tarafından tercih edildi. Phantom’un çekiciliği nesiller boyu sürerken, üstün mühendislik, seçkin malzemeler ve zarif el işçiliğiyle dünyanın prestijli lüks aracı olmaya devam ediyor. Aynı zamanda sahibine kimliğini tanımlama özgürlüğü sunuyor ve bu özellik, müzik dünyasının önde gelen isimlerine ait birçok Phantom’un kendi başına efsaneleşmesine olanak tanıyor. 

Marlene Dietrich: Falling in Love Again (Yeniden aşık olmak)

Çoğu aktör şöhret peşinde Hollywood’a giderken, Marlene Dietrich çoktan bir yıldız topluluğunun parçası olarak gitti. “The Blue Angel” filmindeki çıkış rolünün ardından imza şarkısı “Falling in Love Again” ile tanınan Marlene Dietrich, 1930 yılında California’ya giderek “Morocco” filminin çekimlerine başladı. Karşılanması, ekrandaki duruşu kadar etkileyiciydi; Paramount Stüdyoları’nda sadece çiçekler değil, yeşil bir Rolls-Royce Phantom I da hediye edildi. Morocco, Dietrich’e bir Akademi Ödülü adaylığı getirirken, Phantom da filmdeki sahneleri ve tanıtım görselleriyle dikkatleri üzerine çekti. 

Elvis Presley: All Shook Up (Bambaşka bir halde)

1956’da, genç ve gelecek vadeden Elvis Presley’in kendi adını taşıyan albümü, Billboard listelerinde zirveye çıkan ilk rock ‘n’ roll albümü olarak 10 hafta boyunca liderliğini sürdürdü. 1963’te, şöhretin doruk noktasında, “The King” Midnight Blue Phantom V’yi özel Bespoke (kişiselleştirme) donanımlarıyla satın aldı. Aracın içinde erken bir karaoke uygulaması gibi tasarlanan bu Phantom, arka kol dayamasına yerleştirilmiş bir mikrofon, ilham anlarını yakalamak için bir yazı defteri, Elvis’i her an sahneye hazırlamak için ayna ve kıyafet fırçası gibi detaylarla donatılmıştı. Ev ortamına dair tatlı bir ayrıntı olarak, orijinal ayna parlaklığındaki boya, Elvis’in annesinin tavuklarının dikkatini çekmiş ve tavuklar kendi yansımalarını gagalamışlardı. Araç, çizikleri belli etmeyen daha açık Silver Blue tonuyla yeniden boyandı.

John Lennon: Love Me Do (beni sev)

Aralık 1964’te, John Lennon, The Beatles’ın “A Hard Day’s Night” filminin başarısını kutlamak için kendine ödül olarak Phantom V sipariş etti. Araç, camlar, tamponlar ve jant kapakları da dahil olmak üzere tamamen siyahtı ve iç donanımında kokteyl dolabı, televizyon ve bagajda buzdolabı yer alıyordu. 

Elvis’in Phantom V’si gibi, Lennon’un da aracı kapsamlı değişim yaşayacaktı. Mayıs 1967’de, “Sgt Pepper’s Lonely Hearts Club Band” albümü çıkmadan önce, araç sarıya boyandı, kırmızı, turuncu, yeşil ve mavi desenlerle elle süslendi, yan panellerine çiçek motifleri işlendi ve Lennon’un Terazi burcu simgesiyle aracın yeni kişiliği oluşturuldu. 

Gençler için, Lennon’un Phantom’u o yılın “Summer of Love” ruhunu mükemmel biçimde yansıtıyordu. Ancak olgun nesil için bu bir skandaldı; bir kadın Phantom’u Piccadilly’de görünce “Bir Rolls-Royce’a bunu yapmaya nasıl cüret edersiniz!” diye bağırarak şemsiyesiyle araca vurmuştu.

Bu Phantom, Lennon’la ilişkilendirilen en meşhur Rolls-Royce olsa da, o başka bir Phantom’a daha sahipti. Lennon, 1968 yılında “White Album” lansmanıyla birlikte Yoko Ono ile hayatının yeni bir dönemini kutlamak amacıyla beyaz bir Rolls-Royce Phantom V aldı. Bu Phantom’un karakterini, beyaz giysiler giyinmesi, Berkshire’daki evinin iç ve dışının parlak beyaza boyanması ve net bir minimalist anlayış benimsemesi yansıtıyordu. 

Başlangıçta İkinci Dünya Savaşı’nda Spitfire pilotu olan ve sonrasında şoförlüğe geçen Wing Commander Paddy Barthropp tarafından siyah-yeşil iki tonlu olarak sipariş edilen bu Phantom, Lennon tarafından kişisel tarzına uygun şekilde özelleştirildi. O dönemde büyük bir evin fiyatına eşdeğer olan 12.000 sterlin ödeyerek Phantom’un iç ve dışını beyaza dönüştürdü ve araca açılır tavan, Philips pikap, 8 parçalı müzik çalar, telefon ve televizyon ekletti. 

Daha sonra bu Phantom, Beatles’ın “Let it Be” filmi ve Mick Jagger’in başrolünde olduğu “Performance” filminde yer aldı. Lennon, 1969 Eylül’de Phantom’u o dönem Beatles’ın menajeri ve ABKCO Records’un kurucusu olan Allen Klein’e sattı.

Liberace: I’ll be seeing you (yakında görüşürüz)

Müziğin bir diğer ikonik asi ismi Wladziu Valentino Liberace’ydi. Gösterişli ve çok yönlü yetenekleriyle Liberace, 1950’ler ve 1960’larda televizyon programları ve Las Vegas’taki uzun süreli sahne şovlarıyla dünyanın en yüksek ücretli eğlence sanatçısı oldu. “Mr. Showmanship” unvanını ona kazandıran gösterişli uygulamalarından biri, 1961 model Phantom V’ydi. Küçük ayna parçalarıyla kaplı bu araç, Liberace tarafından Las Vegas Hilton’daki uzun süreli sahne şovlarına girişte kullanılırdı. Bu Phantom, Michael Douglas’ın kısa ama ünlü yolculuğunu yeniden canlandırdığı, ödüllü Liberace biyografisi “Behind the Candelabra” filminde de göründü.

Sir Elton John: Roket adam için yolculuk

Liberace’in sahne tarzı aralarında Reginald Dwight adında genç bir piyanistin de bulunduğu bir nesil sanatçıyı etkiledi. Bugün Sir Elton John olarak tanınan sanatçı, yıllar sonra idolünden aldığı ilhamla birden fazla Phantom’a sahip oldu. 1973’te, beyaz Phantom VI’sıyla Manchester’daki bir konserine giderken Sir Elton, showroom vitrininde daha yeni bir Phantom gördü. Şoförüne durmasını söyledi, aracı satın aldı ve konser yolculuğuna bu yeni Phantom ile tamamladı.

Daha sonra Phantom’u siyah gövde rengi, siyah deri döşemesi, koyu camları, televizyon, video oynatıcısı ve hatta bir faks makinesiyle güncelledi. Ancak en dikkat çekici yenilik, ses seviyesi yükseldiğinde arka camın parçalanmaması için güçlendirmesi gereken, özel yapım ses sistemiydi.

Sir Elton’un ayrıca, dış tasarımda göz alıcı pembe-beyaz bir renk kombinasyonu, iç mekanında ise buna uyumlu detayların yer aldığı özel üretim Phantom V’ı de vardı. Sovyetler Birliği turnesinin ardından, kendisine nakit yerine kömürle ödeme yapıldığı için Sir Elton, müzisyenlerine ücretlerini ödeyemedi. Bunun yerine, Phantom’u nakit ücret karşılığında perküsyonisti Ray Cooper’a verdi. Cooper daha sonra bu aracı, ileride Blur ile müzik sahnesinde kendi yıldızını parlatacak genç Damon Albarn’ı okuldan almak için kullandı. 2020 yılında tam anlamıyla döngü tamamlandı; Albarn ve sanal grubu Gorillaz, “The Pink Phantom” adlı şarkıyı kaydederken, Sir Elton konuk vokalist olarak sahneye çıktı ve Phantom’un müzik tarihinde yolculuğu simgesel bir şekilde tekrar canlandı.

Keith Moon: Won’t get fooled again? (Bir daha aynı tuzağa düşmeyeceğiz?)

Efsaneye göre, 21. yaş gününü kutlarken, yetenekli ama kaderinde kendine zarar veren The Who davulcusu Keith Moon, Rolls-Royce’unu Michigan, Flint’teki Holiday Inn’in yüzme havuzuna sürerek rock ‘n’ roll tarihinin en kalıcı efsanelerinden birini yarattı. 

O gece gerçekten ne olduğuna dair anlatımlar ise büyük farklılıklar gösteriyor. Moon, 1972 yılında Rolling Stone Dergisi’ne verdiği röportajda, aracın bir başka otel müşterisine ait Lincoln Continental olduğunu ve el frenini indirip aracı havuza doğru sürdüğünü söylemişti. Partiye katılan diğer misafirler ise hiçbir aracın havuza girmediğini söylemişti. Bir aracın havuza girip girmemesi önemli değildi artık, bu efsane öyle güçlü ki rock ‘n’ roll aşırılığının simgesi haline geldi ve bu araç ancak bir Rolls-Royce olabilirdi. 

Phantom’un 100. Yılını ve aracın rock ‘n’ roll efsanesindeki ikonik yerini kutlamak üzere Rolls-Royce, bir Phantom’u* yüzme havuzuna indirerek bu efsaneyi gerçeğe dönüştürdü. Seçilen adres, İngiltere’nin Plymouth kentinde, Marş Denizi kıyısında yer alan ve Art Deco mirasının önemli simgelerinden biri olan Tinside Lido oldu. Phantom’un en ünlü sahiplerinden John Lennon ile anılan bu ikonik mekan, The Beatles’in 12 Eylül 1967’de “The Magical Mystery Tour” çekimleri için gerçekleştirdiği ziyaret sırasında çekilen tarihi fotoğrafın da fonunu oluşturmuştu. Aynı yıl John Lennon, el boyaması sarı Phantom V ile sahneye çıkarak, bu eşsiz aracın müzik dünyasının efsaneleri arasında yerini pekiştirdi. 

(*geri dönüşüme gönderilmek üzere emekliye ayrılmış bir Phantom)

Hip-hop yıldızı

Rolls-Royce, 2003 yılında üretime başladığı Goodwood’a taşındığından beri çağdaş müzik ile bağlarını daha da güçlendirdi. 2016 yılında, hip-hop müziğin hızlı yükselmesiyle, şarkı sözlerinde adı geçen marka haline geldi. 1960’larda kültürel bir güç merkezi haline gelen bu müzik türü, yüzyılın dönümünde evlerin vazgeçilmez parçası oldu; bu dönem, Rolls-Royce’un Goodwood’daki yeniden doğuşu ve 2003’te Phantom VII’nın lansmanına da denk geldi. 

Bir yıl sonra, Pharrell Williams ve Calvin “Snoop Dogg” Broadus JR., 2004 yılında “Drop it like it’s hot” klibinde ikonik Phantom VII’yi öne çıkararak, klibin üç hafta boyunca ABD Billboard Hot 100 listesinde zirvede kalmasını sağladı ve Phantom’un, türün en etkili sanatçılarıyla kalıcı bağın başlangıcını sağladı. Curtis, “50 Cent” Jackson, TV dizisi “Entourage”ta Phantom VII Drophead Coupe ile yer alarak, sosyal medyada sıkça paylaşılan ikonik sahneye imza attı. Phantom, Dwayne “Lil Wayne” Carter’in “Tha Carter II” albümü de dahil olmak üzere pek çok albüm kapağında da yer alarak müzik kültüründeki etkisini pekiştirdi. 

Bu müzik türü Rolls-Royce’un en ikonik özelliklerinden biri olan Starlight Headliner’ın (yıldızlı tavan) popülerleşmesinde önemli rol oynadı. “Stars in the roof” ifadesi ve onun çeşitli uyarlamaları, rap sözlerinde sıkça karşımıza çıkıyor ve Rolls-Rouuce sahipliğini tanımlayan, şiirsel bir simge haline geldi. 

Encore: Phantom’un kalıcı mirası

Phantom modern müzik tarihinde sürekli ve gelişen yerini korudu. Her dönemde sanatçılara ve yenilikçilere kendilerini ifade etme, ilham alma ve kimliklerini yansıtma imkanı sundu. Phantom, ikinci yüzyılına adım atarken, bireyselliği ve insan hayal gücünün gücünü simgelemeye devam ediyor.

Rolls-Royce Motor Cars Chief Executive Chris Brownridge, Hollywood’un altın çağından hip-hop’un yükselişine kadar, son 100 yılda müzik sanatçıları, Phantom’u hem kimliklerini yansıtmak hem de geleneklerini sorgulamak için kullandıklarını belirterek sözlerine şöyle devam etti; “Sanatçıların araçları da sıklıkla kendi başına birer ikon haline gelirken, modern müzik tarihindeki kalıcı yerini korudu. Bu kalıcı bağ, Rolls-Royce ile markanın hikayesinin bir parçası olan olağanüstü insanların tek amaç etrafında birleştiğini hatırlatıyor: varlıklarını hissettirmek.”

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.