Created by potrace 1.14, written by Peter Selinger 2001-2017

BİLGİ, Türkiye Ekonomi Kurumu Bahar Konferansı’na ev sahipliği yaptı

İstanbul Bilgi Üniversitesi, Türkiye Ekonomi Kurumu Bahar Konferansı’na ev sahipliği yaptı.

BİLGİ, Türkiye Ekonomi Kurumu Bahar Konferansı’na ev sahipliği yaptı
Yayınlama: 31.05.2025
0
A+
A-

İstanbul Bilgi Üniversitesi, Türkiye Ekonomi Kurumu Bahar Konferansı’na ev sahipliği yaptı. Alanında öncü çalışmalara imza atan 20’den fazla ekonomistin katıldığı konferansta Nobel Ekonomi Ödüllü Prof. Dr. Daron Acemoğlu (MIT), Prof. Dr. Jeffrey Sachs (Columbia Üniversitesi), Prof. Dr. Ufuk Akçiğit (Chicago Üniversitesi), Prof. Dr. Şevket Pamuk (Boğaziçi Üniversitesi), Prof. Dr. Gülçin Özkan (King’s College London), Prof. Dr. Asaf Savaş Akat gibi alanında önde gelen akademisyenler söz aldı.

150’den fazla akademik çalışmanın sunulduğu konferansta; makroekonomi, para politikası, enflasyon, finansal piyasalar, çevre ekonomisi, işgücü piyasaları, kalkınma ekonomisi ve enerji gibi konularda oturumlar düzenlendi.

 Konferans, Türkiye Ekonomi Kurumu Başkanı Prof. Dr. Hasan Kazdağlı’nın açılış konuşmasıyla başladı.  Ekonomik istikrara ve rasyonel politikalara olan ihtiyacın altını çizen Kazdağlı, konferans boyunca ekonomi ile ilgili geniş bir yelpazede pek çok bilimsel çalışmanın ele alınacağını ifade etti.

 ‘Küreselleşme boyut değiştiriyor’

 İstanbul Bilgi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. M. Ege Yazgan konuşmasında küreselleşmenin dönüşümüne dikkat çekti. Küreselleşmenin uzun zamandır durağanlaştığını belirten Yazgan, “Trump yönetimiyle birlikte sıkça tartışılan küreselleşmenin sonu meselesi aslında 2008 krizinden sonra başlamıştı. Özellikle imalat sanayinde küreselleşmenin yavaşladığını görüyoruz. Ama bu küreselleşmenin bittiği değil, boyut değiştirdiği anlamına geliyor” dedi.

Prof. Dr. Yazgan, Çin’in imalat sanayi üretimindeki küresel hakimiyetine dikkat çekerek şu değerlendirmelerde bulundu: “Bugün dünya imalat sanayinin yüzde 35’ten fazlası Çin tarafından gerçekleştiriliyor. Çin, fragmantasyon (parçalı üretim) sürecine devam ederken aynı zamanda üretimi kendi içine çekerek yerelleştiriyor. Diğer ülkeler imalat sanayinde Çin’e daha bağımlı hale gelirken, Çin dışa bağımlılığını azaltıyor.”

Hizmet sektöründeki küreselleşmenin ivmesini koruduğunu vurgulayan Yazgan, “İmalat sanayinde durağanlık gözlemlenirken iletişim teknolojileri gibi hizmet alanlarında küreselleşme hızla artmaya devam ediyor. Yeni hizmet sektörlerinde Hindistan öne çıkan ülkelerden biri olarak dikkat çekiyor” dedi.

 ‘Verimlilik problemi ülkeleri ekonomik büyümede yavaşlatıyor’

 Chicago Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ufuk Akçiğit konuşmasında, büyüme ve kalkınma üzerine yaptığı mikro veri temelli araştırmalarını paylaştı. Dünya Bankası’nın 2024 yılı “Orta Gelir Tuzağı” raporuna akademik liderlik eden Akçiğit, konuşmasında ülkelerin ekonomik gelişiminde “orta gelir tuzağı”na nasıl yakalandıklarını ve bundan nasıl çıkabileceklerini değerlendirdi.

“Bu tuzağı aşmak için ülkelerin kendi iç dinamiklerine ve kurumlarına odaklanmaları gerekiyor. Başarı örnekleri olarak Polonya, Güney Kore ve Şili dikkat çekiyor. Çin’i denklemden çıkardığımızda orta gelir grubundaki ülkelerin genel olarak başarılı bir büyüme hikayesi yazamadığını görüyoruz. Özellikle verimlilik problemi ülkelerin ekonomik büyümede yavaşlamalarına neden oluyor” dedi.

Türkiye özelinde değerlendirildiğinde, büyüme rakamlarının dikkat çekici olsa da bu büyümenin niteliğinin sorgulandığını vurgulayan Akçiğit “Ekonomik göstergeler, büyümenin ağırlıklı olarak sermaye yatırımları ve emek katkısıyla sağlandığını; verimliliğin ise büyümeye yeterince katkı vermediğini gösteriyor. Oysa sürdürülebilir kalkınmanın temel taşı verimlilik artışı. Bu da Türkiye’nin “iki ileri bir geri” ilerlemesine yol açıyor” diye konuştu. 

‘Ekonomik kalkınma bir yatırım sürecidir’

 Columbia Üniversitesi Sürdürülebilirlik Merkezi Direktörü Prof. Dr. Jeffrey Sachs ise “Ekonomik kalkınma ve özellikle sürdürülebilir kalkınma bir yatırım sürecidir” diyerek uluslararası sermaye akışlarındaki dengesizliklerin altını çizdi. 

Düşük gelirli ülkelerin dış sermayeye erişme derecelerinin düşüklüğüne dikkat çeken Sachs, bu ülkelerin çoğunluğunun yatırım yapılabilir kredi notuna sahip olmadığını belirterek kredi derecelendirme kuruluşlarının değerlendirmelerini eleştirdi. 

Uluslararası sermaye piyasalarının hâlâ ABD doları merkezli olduğunu belirten Sachs, “Amerikan dış politikasının karşı tarafında olmak, neredeyse kesin olarak bir finansal krize giden yoldur. Tüm bu çözümler yavaş yavaş şekilleniyor denebilir, çünkü çok kutuplu bir dünyaya geçiş sürecindeyiz” ifadelerini kullandı.

Sachs ayrıca Türkiye’nin dış finansmana ihtiyaç duyan ülkeler arasında yer aldığını vurgulayarak, daha adil ve etkili bir uluslararası son borç verme mekanizmasının inşa edilmesi gerektiğini belirtti.

‘Demokrasi ekonomik büyümeyi destekler’

Konferansta söz alan Nobel Ekonomi Ödüllü Prof. Dr. Daron Acemoğlu, demokrasi ve ekonomik gelişme arasındaki ilişkiyi değerlendirdi. “Demokrasiden vazgeçen bir ülke, kişi başı GSYİH açısından yaklaşık yüzde 20 kaybediyor” diyen Acemoğlu, demokratikleşmenin uzun vadeli büyüme üzerinde olumlu etkileri olduğunu belirtti. “Bir ülke demokrasiye geçtiğinde, diğer otoriter rejimlere kıyasla bir süreliğine biraz daha hızlı büyüyor. Bu yaklaşık 7–8 yıl sürüyor, ardından 13 yıl kadar süren güçlü bir büyüme atağı yaşanıyor ve bu sürecin sonunda diğer otoriter ülkelere kıyasla yaklaşık yüzde 15–20 daha zengin hale geliyor” şeklinde konuşan Acemoğlu, Türkiye’nin demokrasi skorundaki düşüşe de dikkat çekti.

 ‘Dünya ekonomisi bir dehşet dengesi üzerine kurulu’

 İstanbul Bilgi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Asaf Savaş Akat, küresel ekonomi ve siyaset dengeleri üzerine yaptığı değerlendirmede, ekonomik aktivitenin tamamen küreselleştiğini ancak iktisat politikalarının hâlâ yerel ölçekte kaldığını belirterek bu çelişkinin küresel düzeyde kolektif aksiyon ihtiyacını doğurduğunu söyledi.

Mevcut dünya düzeninin İkinci Dünya Savaşı sonrası ABD tarafından kurulduğunu hatırlatan Akat, “Amerika düzeni kurdu, dolar dünya parası oldu. Ama zamanla bu durum sorun çıkarmaya başladı” dedi. ABD’nin efektif talep sorununu çözebildiğini çünkü rezerv paraya sahip olduğunu belirten Akat, “Para onların. Dış denge derdi yok. Bu sistem uzun vadede ciddi mahsurlar barındırıyor,” diyerek mevcut yapının adaletsizliğine dikkat çekti.

Çin’in yalnızca ekonomik değil, askeri bir güç olarak da yükseldiğini ifade eden Akat, “Mevcut hegemonun yeni sistem kurma çabası Çin’i izole etmeye yönelik. Çin birkaç yıl içinde Amerika’dan daha kuvvetli bir orduya sahip olabilir” sözleriyle dünya ekonomisinin bir “dehşet dengesi” üzerinde durduğunu söyledi.

 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.