Dünya Okuma Yazma Günü ya da Uluslararası Okuryazarlık Günü, Unesco’nun, 1960’ların başından beri gündeminde yer alan düşük okuryazarlık oranına dikkat çekmek amacıyla 1966 Genel Konferansı’nda 8 Eylül olarak belirlediği özel gün.
Dünya Okuma Yazma Günü ya da Uluslararası Okuryazarlık Günü, Unesco’nun, 1960’ların başından beri gündeminde yer alan düşük okuryazarlık oranına dikkat çekmek amacıyla 1966 Genel Konferansı’nda 8 Eylül olarak belirlediği özel gün. 1967’den beri her yıl 8 Eylül’de dünya çapında düzenlenen çeşitli etkinliklerle kutlanan Okuryazarlık Günü, toplumların bu konudaki farkındalığını artırmak ve böylece okuma yazma eğitimini yaygınlaştırmak, sorunlara çözüm bulmak amacına hizmet ediyor.
Yeditepe Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Melda Üner, bu özel güne dair şunları söylüyor:
“Unesco yıllar içinde birkaç defa “okuryazarlık” kavramını tanımlamıştır. 1951’de Görevli Uzmanlar Komitesi’nin yaptığı tanımla “Okuryazar, günlük yaşamı ile ilgili basit ve kısa bir cümleyi anlayarak okuyup yazabilen kişidir. Bu tanıma göre okuryazar basit kodlama becerisine sahip olmalıdır. Daha sonra yapılan tanımlarda ekonomik ve kültürel yapıları güçlendirmeye de yönelindiği görülür. 1962’de okuryazarın, “kendinin ve içinde yaşadığı toplumun gelişmesine katkıda bulunabilecek derecede okuma yazma ve hesap yapma bilgi ve becerilerine sahip kişi” olması gerektiği söylenir. Bu okuryazar 1951’dekine göre daha niteliklidir. İlerleyen yıllarda bu tanımlara yenileri eklenir. Tartışmalar alevlenir. Esas olan önce basit okuryazarlık oranını yükseltmek ve ardından da 1962’de tanımı yapılan daha nitelikli okuryazara doğru ilerleyebilmektir. Bu konunun gündeme geldiği toplantılarda okuryazarın içinde yaşadığı topluma faydalı olabilmesi amacıyla yapılması gerekenler konuşulmaktadır.”
Okuryazar Sayısı Arttı
Üner, ülkemizdeki durumu “TÜİK verilerine göre “2008 yılında 6 yaş ve üzeri nüfusta okuma yazma bilenlerin oranı %911,8 iken, 2023 yılında bu oran %97,6 olarak hesaplanmıştır. 2008-2023 yılları arasında kadınlarda okuma yazma bilenlerin oranı %86,9’dan %96,0’a, erkeklerde ise %96,7’den %99,2’ye yükselmiştir. Okuryazarlık oranının artması sevindiricidir. Hedefimiz elbette kadınlarda da erkeklerde de %100’e ulaşmaktır. Ancak ülkemiz için daha nitelikli okuryazarlar yetiştirmek amacıyla yürümemiz gereken yolun uzun olduğunu kabul etmeli ve rotamızı bu ideale daha hızlı ulaşacak şekilde plânlamalıyız.” cümleleriyle özetliyor.
Devlet ve STK’lar İş Birliği Yapmalı
“Yine TÜİK verilerine göre Türkiye’de her 100 kişiden sadece 4’ünün kitap okuması, üzerinde ciddiyetle durulması, hatta çözülmesi gereken bir problem olarak ele alınmalıdır. Sayı bu kadar azken okunan kitapların hangi türlerde olduğu konusuna gelmek bile zordur. Yetişkinlerde okuryazarlık oranını yükseltmek ve okuryazarların okuma yazma, anlama, hesaplama bilgi ve becerilerini geliştirmek bir devlet politikası olmasının yanında sosyal sorumluluk projeleri kapsamında da değerlendirilmelidir.”
Muhakeme Yeteneği Düşük
“Ülkemizde çocukluklarında okula gidememiş yetişkinlere eğitim verme konusundaki çabaların takdire şayan olduğunu düşünüyorum. Ancak okuduğunu anlama ve muhakeme etme konusunda zayıflıklar mevcut. Yani ülkemizde nitelikli okuryazar sayısı düşük. Bunun en önemli nedeni okuma alışkanlığının olmaması. Teorik olarak okuma yazmayı bilmek yeterli değil. Demek ki yaklaşımımız ve yöntemlerimiz üzerinde daha fazla durmamız gerekiyor.”
Kalemle Kâğıda Yazmak Beyni Geliştiriyor
“Çocuklar için anne babanın basit anlamda okuma yazma bilmesi önemli tabii. Ancak iyi eğitim almış, yüksek öğrenim görmüş olması çocuğun yetişmesi açısından önemli bir artıdır. Çünkü bu anne babalar evde okuma yazma saatleri gibi aktivitelerle, düşünme ve sorgulamayı esas alan oyunlarla çocuklarının eğitimine değerli katkıda bulunabilmekteler. Bir metni bilgisayar, tablet veya telefondan değil, kâğıttan okumanın, “akıllı” değil, sıradan bir kalemle kâğıda yazmanın beynin gelişimi, hafızanın kuvvetlendirilmesi için gerekli olduğu kanıtlanmışken özellikle küçük yaştaki çocukları görselliği esas alan teknolojik aletlerle kendi başlarına bırakmak çok yanlıştır.” diyen Prof. Dr. Üner sözlerini şöyle noktalıyor:
“Biz eğitimciler kitapsız, kalemsiz, merak etmeden, soru sormadan, muhakeme yapmadan var olabileceğimiz bir dünya düşünemiyoruz. 8 Eylül Dünya Okuma Yazma/Uluslararası Okuryazarlık Günü’nü kutluyor, ülkemizdeki nitelikli okuryazar sayısının artması için elimizden geleni yapmaya devam edeceğimizi bir kez daha vurguluyoruz.”
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı